“Büyümek bize göre değil sevgilim…
Bu sene biz, yine beraber, aynı kaldık.”
Okur olmak güzel bir şey, her şeyden evvel özgürlük demek. Kimseye verecek hesabınız yok, okuma listenizi düzenlemek için başvuracağınız biri yahut bir kurum bulunmuyor. Dahası, sınırlı bir vakit yok, istediğiniz kitaba, istediğiniz kadar vakit ayırabiliyorsunuz. Bunların ötesinde, okur olmak bir yanıyla da büyülü; yolda sizin için çok şey ifade eden, başka bir alemde belki de ruhdaş olduğunuz, bir satırı ya da bir paragrafıyla aydınlanmanızı sağlayan, veya hayata dair görüşünüzü onayan bazı yazarlarla tanışabiliyorsunuz. O vakit, ödemeniz gereken bir vefa borcu oluyor bence, fakat bu da benim için bir külfet değil, bilakis epeyce keyifli bir ‘geri ödeme’ demek.
2021’in sonuna doğru bir kitapla tanıştım, Ankara’ydı mevzuu. Ankara’dan yola çıkıyordu belki de. Ya da tam tersi, Ankara’ya dönüyordu. Er ya da geç, tüm yolculuklar başladığı noktaya varır. İşte ‘Meral’ romanını okurken ben bunları düşünmeye başladım. Başladım diyorum, çünkü roman sona erdiğinde, küçük Meral de, ben de aynı kişi değildik. Yol mu, yolculuk mu; yolun sonunda edinilen gizem mi beni bu kadar derinden etkiledi, bilemem. Fakat bir şeyden emindim, bazı yazarlarla, başka evrenlerde çoktan karşılaşmıştık. Belki de defaatle hasbihal etmiştik. Yeniden, bu evrende,bir biçimde bir araya geliyorduk. Uğur Terzi, benim için böyle bir yazar işte. Elbette romanı okurken tanıdığım biri değildi ama roman biter bitmez emin olmuştum; Lispector gibi, Uğur da, benim kayıp ruh parçalarımdan birini saklıyordu. Tanıştıktan sonra Meral için iki kez bir araya geldik. Biri onun Amerika’dan katıldığı, internet bağlantısının kalitesiyle gönüllere taht kurduğu, benimse romanla ilgili fikirlerimi üstünkörü paylaştığım,bir saatlik yayındı. İkincisiyse, Meral romanında geçen otelde, yüz yüze yaptığımız, dinleyicileri uzun uzun yorarak kendi derinliğimizi dışarı aktardığımız söyleşiydi. Yazar Uğur Terzi, her cümlesiyle bende bir aydınlanma tuşuna basıyordu sanki:zihnimde bir şey canlanıyor, onu bir başkası izliyor, bu bir soruya evriliyor, cevabına istinaden başka bir aydınlanma ve nihayetinde başka bir soru daha. Kahramanın yolculuğu gibi adeta. Uğur da, esasında Rıfat Heper gibi gizemliydi bir yandan, fakat aslında dikkatli baktığınızda, kendini ele veriyordu. Bu bir yazarda olabilecek en güzel şeylerden biridir bence. Karmaşık görüntüsünün altında kolayca bilinmesi, bilmeye kalkınca da bir anda karmaşıklaşması. Çok karışık, değil mi? Öyle değil sevgili okur, çünkü biliyorum ki, sizin de böyle yazarlarınız var muhakkak okurluk deneyiminizde.
Meral romanına yeterli ilgi gösterilmedi diye düşünüyorum, metinlerarasılığı, muzip karakterleri, Meral’lerin hayatımıza vuran izdüşümleri, okurun yüreğini hoplatan dönüm noktalarıyla zengin bir metin olmasına rağmen. Fakat Uğur Terzi öyle bir yazar ki, okuyacak bir kişi için yazıyor. Zaten nedir ki yazarlık? O bir kişiye ulaşmaktan başka?
“Yazacak çok şey var Kemal. Keşke senin duyduklarını bilebilsem. Hakikatten güzel olanları değiştirmez öyle devirirdim bu kelamı, kalemi. İnsan uydurur durur dersin ya, o cinsten gevşeterek kemeri. Korkarım benden okuyacakların, hakikatin tesiri altında ekşiyiverir. Senin hakkında duyduklarımı bilmem lazım,” diyor bir yerde Rıfat Heper. Söyleyeyim Uğur Terzi, senin yazdıklarını okuyan, hakikatten nasibini almak için bir parça da olsa mücadele veren herkes seslendiğin noktayı kavrıyor. İnanıyorum ki, üreteceğin diğer eserlerden sonra da daha fazla kişiye ulaşacak bu özgün sesleniş. Gizemden doğallık yaratmayı başardığın müddetçe, senin kolay kolay yazıya yenileceğini düşünmüyorum. Nitekim, en son okuduğum öykün – malum öykü – beni dumura uğrattı. Henüz sindiremediğim için de dönüş yapmadım. Okur kibri mi? Belki. Ancak her yeni metninde anlıyorum ki, bu dünyadaki izini sağlama alıyorsun. Bir yazar başka ne ister ki diye düşünmeden edemiyorum.
Bu yazı kime sesleniyor bilmiyorum, yazar Uğur Terzi’ye mi, okur olarak kendime mi, yahut tüm okuyan ve dinleyenlere mi? Mühim değil. Uğur’un doğum günüydü, doğmasaydı yazdıklarını okuyamayacaktım. O yüzden bir okuru olarak, ona vefa borcumu ödemek istedim. Bir de Meral’e. Kırmızı defterini okuduğum için özür dileyerek. Sen aslında biz okurlarda yaşıyorsun demek çok mu abes kaçar? Kaçsın. Hayatı dolu dolu yaşamayı salık verirdi bence o. İyi ki doğdun Uğur Terzi, Meral’inin öğütlerine uymaya ne dersin?